Beyin tümörlerinin belirtilerine işaret eden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, kafa içinde basınç artışına bağlı ortaya çıkan belirti ve bulgulara değinerek baş ağrısı, bulantı-kusma, görme bozuklukları, bilişsel işlevlerde bozulma, bilinç bulanıklığı ve kaybını dikkate alınması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Bozbuğa, çeşitli tiplerde epilepsi ve sara ataklarının da önemli belirtiler arasında olduğunu vurguladı.
22 Temmuz, Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından “Dünya Beyin Günü” olarak kabul edilliyor. Bu özel günde beyin sağlığının önemine dikkat çekilmesi amaçlanıyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, beyin tümörleri ve belirtilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
İnsan vücudunda çeşitli sistemler, organlar, dokular, hücrelerin birbirleriyle bağlantılı, son derece karmaşık bir işleyiş içinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, genetik ve çevresel pek çok faktörün etkisiyle hücrelerin yenilenmesi, çalışması, ortadan kalkması/ölümünün belli bir düzen içinde olduğunu söyledi. Bozbuğa, “Bu işleyişin herhangi bir şekilde bozulması ile hücrelerde kontrolsüz çoğalma ve buna bağlı olarak yeni bir oluşumun (kitle, tümör, neoplazi) ortaya çıkması “neoplazi olarak adlandırılmaktadır. Bu yaygın olarak tümör olarak adlandırılsa da tümör neoplazi dışındaki kitleleri de kapsamaktadır. Kanser terimi ise, neoplazilerin yalnızca bir bölümünü oluşturmaktadır.” dedi.
Tümör oluşumunun, beyin, omurilik ve sinirleri kapsayan sinir sisteminde de çok sık karşılaşılan, pek çok farklı tümörü kapsayan geniş bir hastalık grubu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Sinir sisteminin tümörleri, beyinde, omurilikte ve sinir dokusunda bulunan çeşitli hücrelerden kaynaklanabilir ya da vücudun başka bir yerindeki habis tümörün genellikle kan yolu ile kafaiçine-beyine ve/veya omurga-omuriliğe ulaşması/sıçraması (metastaz yapması) ile ya da komşu dokulardaki tümörlerin sinir sistemine uzanması ile ortaya çıkar. Bu nedenle, sinir sistemini etkileyen birincil/primer (sinir sisteminin kendi hücrelerinden üreyen) ya da ikincil/sekonder (sinir sisteminin dışındaki hücrelerden-organlardan kaynaklanıp sinir sistemine ulaşan) çok sayıda tümör ile karşılaşılır.” dedi.
Beyin tümörlerinin yeni doğan (doğum sonrası ilk bir aylık devre) döneminden ileri yaşlara kadar her yaş grubunda görülebildiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Ancak yaş gruplarına göre tümörün tipi, yerleşimi, habaset derecesi, sıklığı ve seyri büyük farklılıklar gösterir. Çocukluk döneminde beyin tümörleri kan kanserlerinden (lösemi) sonra en sık görülen soliter tümörlerdir. Bu dönemde daha çok beyin dokusunu oluşturan hücrelere ait tümörler sıklık gösterir; başka organ ve sistemlere ait tümörlerin metastazlarına pek rastlanmaz. Çocukluk yaşlarında en sık astrositomlar, medülloblastomlar, beyin sapı gliomları ve ependimomlar ortaya çıkar ve bu tümörler sıklıkla arka kafa çukurunda yerleşirler.” dedi.
Erişkin dönemde ve yaş ilerledikçe karşılaşılan tümör tipinin değiştiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Daha sıklıkla beyin dokusundan çıkan tümörler (en sık yüksek-dereceli glial tümörler, -örn. glioblastoma multiforme-, bunun dışında beyin zarından çıkan ve büyük bir çoğunluğu, %90’ı iyi huylu/selim olan meningiomlar, hipofiz bezinin adenomları, kafa sinirlerinden çıkan iyi huylu tümörler, -örn. akustik nörinomlar-) ile birlikte metastaz denileb vücudun başka yerlerinden sıçrayan tümörler görülmeye başlanır.” uyarısında bulundu.
Beyin tümörlerindeki risk faktörlerine işaret eden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Genetik ve çevresel olarak sayılabilecek besinlerde kullanılan katkı maddeleri, radyasyona/şuaya maruz kalmak, çeşitli kimyasallar, enfeksiyonlar gibi pek çok faktörün beyin tümörü oluşumunda etkili oldukları bilinir. Kuramsal olarak, düşünülen çevresel faktörler arasında iyonizan radyasyon, elektromanyetik alanlar, pestisitler, nitröz bileşikleri, virüsler ve diğer enfeksiyon ajanları, geçirilmiş kafa travması ve beslenme alışkanlıkları sayılabilir.” dedi.
Beyin tümörlerinin klinik belirti ve bulgularının, beyin işlevlerinin çok zengin olmasına koşut olarak çok geniş bir yelpazeyi kapsadığını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, “Tümörün yerleşim yeri, büyüklüğü, tümörün büyüme hızı, büyüme karakteristiği, tümörün metabolizması ve damarlanma özelliği, hormon, enzim gibi salgıladığı maddeler gibi pek çok faktöre ve hastanın yaşına bağlı olarak değişik klinik tabloları görmekteyiz.” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, bu belirti ve bulguların belirli alt gruplar ve başlıklar altında üç maddede toplanabileceğini belirterek bunları şöyle sıraladı:
1. Kafa-içinde basınç artışına bağlı ortaya çıkan belirti ve bulgular: Baş ağrısı, bulantı-kusma, görme bozuklukları, bilişsel işlevlerde bozulma, bilinç bulanıklığı ve kaybı.
2. Nörolojik belirli fonksiyonların etkilenmesi/kaybı: Fokal nörolojik defisitler, örneğin kolda, bacakta kuvvet kaybı-felçler, duyu bozuklukları, konuşma bozuklukları, görme-işitme kayıpları, davranış/kişilik değişiklikleri.
3. Sara nöbetleri: Çeşitli tiplerde epilepsi ve sara atakları.
Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, kategorize edilen bu belirti ve bulguların aniden ortaya çıkabileceği gibi daha sıklıkla sinsi ve ilerleyici bir biçimde belli bir zaman içinde gelişebileceğini de söyledi. Beyin tümörlerinin cerrahi operasyonlarla çıkarıldığını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa, cerrahi olarak tam çıkartılamayan ya da habis tümörlerde cerrahi tedavinin yanı sıra radyoterapi, pek çok farklı ilaçları ve protokolleri içeren kemoterapi gibi tedaviler de uygulandığını söyledi.