Bergen’in belgesel kitabının ve filminin senaryo yazarı Ayça Öztorun’a, film hakkında açıklamada bulundu.

Bu filme müsaade etmeyeceğim

Halis Serbest film seti Türkiye’nin neresine kurulursa kurulsun bu filme müsaade etmeyeceğini, anayasal haklarından vazgeçmeyeceğini açıkladı. Geçmişte yaşanılan olayların hazin sonunun bedelini sadece Bergen ve kendisinin ödemediğini ailelerinde ödediğini, mahkemenin verdiği kararla cezasını çektiğini bundan sonra bu ağır bedeli çocuklarının sırtına yüklenmesine müsaade etmeyeceğini söyledi.

Halis Serbest film konusunda kesin ve net tavrını ortaya koyan Serbest, şu açıklamaları yaptı:

“Gerek medyada, gerek sosyal ağlarda hakkımızda birçok şey yazıldı. Bu zamana kadar evliliğim ve çirkin sonucun nedenini niyesini detayıyla kimseye konuşmamaya özen gösterdim. Zaten karşılıklı acılar çektik. Daha fazla konuşulmasını hiçbir zaman istemedim. Kimse bilmez evin içinde neler yaşandığını. Kimse bilemez kapalı kapılar ardında psikolojik şiddetin en alasını kimin görüp kimin görmediğini! Bu nedenle filmcilere şu tavsiyede bulunuyorum; yalan yanlış bilgilerle ve ajitasyonla süsleyeceğiniz filmden vazgeçin. Siz kimden icazet aldınız? Kime sordunuz? Rahmetli Belgin, Bergen olmazdan evvel neredeydiniz filmciler? Bergen’in bir küçük kız yeğeni vardı onunla mı sözleşme yaptınız?

Evliyken kardeşlerinin kalbini mi kırmışım? Evimin içinde neler yaşadığımızı biliyorlar mı? Burada ben bu olayları bizzat yaşamış bir insanken kafanıza göre tüm Türkiye’ye beni nasıl lanse etmeyi düşünüyorsunuz? Bergen’in ve benim yaşadığım sancılı ilişkiye bu filmi çekmek isteyen Mine Şengöz şahit mi olmuş?

Sebeplerini, niçin ve niyelerini anlatsın da kendimi tanıyayım. Benim en küçük oğlum lise öğrencisi. Parmakla sayamayacağım kadar çok kardeşlerim var. Ben kefaretimi ödedim ve daha fazla onların yıpranmalarına ve tahrik edilmelerine asla izin vermeyeceğim. Geçmişi ısıtıp ısıtıp gündeme getiren insanlara müsaade etmem söz konusu değil. Bu konuda hiç şüpheniz olmasın.

Ben mahkemede hâkim ve savcı tarafından sorgulandım ve cezamı yattım Bu nedenle kimse beni sorgulayamaz! Kafanıza göre yazdığınız ve oynadığınız filmle toplum nezdinde kimseyi alaşağı edemeyeceksiniz. Keşke yaşanmasaydı böyle bir ilişki. İlk başta konuştuğumuz gibi keşke aile olma kavramına uyacağına dair bana söz vermeseydi.

Baştan kestiremedim başıma gelecekleri. Onu tanıdığım ve bir türlü söz verip de vazgeçemediği neon ışıklı yerden çıkıp evliliğe açılan kapıya keşke adım atmasaydı. Fakat zamanı geri getirmek söz konusu olamayacağı için keşkelerle yaşamanın da bir anlamı yok.

Hukukta bile tahrik indirimi var. Beni defalarca kimsenin kaldıramayacağı durumlarla tahrik eden kişi ve kişiler yüzünden yapmayacağım bir eylem içinde bulundum. Kefaretimi de ödedim. Filmciler; şimdi bana 83 milyon kişiye yalanla dolu senaryoyu filmleştirip çocuklarınla birlikte bedelini “tekrar mı öde!” diyorsunuz?

Kim verdi size bu hakkı? Ben gülüyorum size! Daha önce benden izin alan senarist Ayça Öztorun’un senaryosunu Yüksel Aksu okumuş, çok da beğenmiş.  Ne oldu da şimdi bu senaryodan vazgeçti? Yapım mı ısrarcı? Yapımcının Twitter hesabında çarşaf gibi paylaştığı Bergen’in ailesinin Mine Şenöz’e devrettikleri imzalı sözleşme örneğini gördüm.

Maneviyatlarını Mine Şenöz’e emanet etmişler. Öyle bir yaşanılmış hikâyedir ki bu, o maneviyat teslim edilir gibi değil. Ayrıca tek taraflı teslim edilemez. Hiç kimse ne şerefimi ne haysiyetimi ne de ismimi çıkar ya da kahraman olma çabasıyla harcayamaz. Buna izin vermem.

Gelelim senaryo konusuna. Yıllar önce Yazar Ayça Öztorun yanıma gelip bu yaşanılan hikâyeyi ısrarla kitap haline getirmek ve senaryo yapmak istediğini söyledi. Bana gelmeden evvel de o dönemin gazinocularıyla, Bergen’i tanıyan gazino çalışanlarıyla görüştüğünü söyleyince kabul ettim. En azından bu işin arka yüzünü bir kişi bilsin istedim. Çünkü Yazar Ayça Öztorun’un ailesi Ankara’da ikamet ederken Bergin’i ilk kendi evlerini ziyaret ettiğinde görmüştü.

O dönem kendisi çok küçüktü ama her şeyi hatırlıyor. Ben doğru insanı sevmiyor olsam da sayarım.

Direk bana; “Doğada hiçbir canlının diğer canlıya tahakkümü kabul edilir bir durum değil.

Siz bir insan öldürdünüz ve ben bu senaryoda asla taraf olmayacağım bunu bilin” deyince de her bilgiyi ona vermeyi doğru buldum.

Evet, o benim bir cana kıydığımı yazacak, eleştirecek de ama tutup da yalan yanlış ithamlarda bulunarak iftira atmaya da kalkmayacak.

Zaten o yanlışı yapmaya kalkan nedenini niyesini de çocuklarıma, aileme ve bizzat bana açıklar. Açıklayacaklar da.

Benim tüm bilgilerim ve belgelerim eksiksiz Senarist, Yazar Ayça Öztorun’da.

Her türlü roman ve sinema filmi için de iznimi verdim. Bunun dışında kimse benim hayatımı irdeleyen bir konuyla çıkmasın karşıma.

“Müslüm” filmiyle ciro yapıp para hevesine düşen yapımcılara, senaristlere, yönetmene ve oyunculara buradan sesleniyorum; evinde, işinde hanımefendiliğiyle örnek olmuş, sabah akşam alkolün dibine vurup, eşine ve ailesine ana avrat küfretmemiş, evden canı istediğinde kaçıp, canı istediğinde geri dönmemiş ne mazlum kadınlar var katledilen!

Onların hikâyesini yapsanıza film olarak! Yok, yapmazsınız. İlle de reyting! Kadına şiddet konulu film değil sizin derdiniz.

Sizin derdiniz para! Ben geçmişte yeteri kadar psikolojik şiddet yaşadım.

Arkadan film çevirip bu filmi çekmeye kalkanlara sesleniyorum; yalan ve iftirayla süslediğiniz senaryo saçmasıyla çocuklarıma şiddet uygulamaya kalkmıyor musunuz?

Daha fazla bu konu hakkında konuşmayacağım. Zaten tüm öğrenilmek istenilenler senaryosuna izin verdiğim kişide.

Öztorun senaryosunda taraf tutuyor zannetmeyin. Senaryoyu okuduğumda gördüm ki o da beni eleştirmiş.

Fakat doğrudan şaşmadan, arkamdan film çevirmeden yapmış bunu. Bu nedenle ona her türlü izin veriyorum.

Bunun dışında kimse benim yaşamımı irdeleyemez. Hadi bakalım filmciler size kolay gele…” diyen Halis Serbest’in avukatları eğer eyleme geçerlerse yapım şirketine ve senaristlere dava açacaklarını söylediler.''