Bu yüzden “Çocuğum yaramaz, koşturuyor, çarpmıştır bir yere” diye önemsememek de, her morlukta alarma geçip endişeyle yaşamak da yanlış. Liv Hospital Çocuk Hematoloji ve Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Tülin Tiraje Celkan çocuklardaki hangi morlukların ne zaman ciddiye alınması gerektiğini anlattı.
Morluk sayısını ve boyutunu takip edin
Aktif, canlı, koşturan bir çocukta diz altında özellikle kaval kemiği üzerinde destek doku az olduğu için çarpma-düşme sonucu morluk oluşması doğaldır. Ancak sadece diz altında değil vücudun diğer bölgelerinde de varsa ve travma olmadan ya da küçük çarpmalarla bile büyük morluklar oluşuyorsa bir kan hastalığının belirtisi olabilir. Bu nedenle ailelerin bu konuda dikkatli olmaları, gerektiği takdirde morluk sayı ve boyutlarını takip etmesi gerekir.
Ayrıntılı muayene önemli
Vücudumuz kanama olmasını engellemek üzere programlanmıştır. Damar duvarı, kan pulcukları (Trombosit) ve pıhtılaşmaya yarayan faktörler sayesinde hasarlanan yerde pıhtı oluşup kanama olmasını engeller. Bu 3 faktör iyi iş görmezse veya sayılarında azalma olursa morluklar oluşmaya başlar. Morluklar ile gelen bir hastada iyi bir öykü, dikkatli fizik muayene ve basit birinci basamak testleri ile yüzde 80’den fazla durumda tanı konulabilir.
Tanı nasıl konuluyor?
Hastanın ebeveynlerinde ya da kardeşlerinde böyle bir şikayet olup olmadığı ve morluklara eşlik eden ağrı ve ateş gibi başka semptomların görülüp görülmediği konusu tanı için önemlidir. Düşünülen tanıya uygun tetkikler istenir. Genelde tam kan sayımı ve periferik yayma denilen, mikroskopla hücrelere bakılarak tanı konulur. Bazen pıhtılaşma testleri ve kemik iliği aspirasyonu gibi ileri tetkiklerin yapılması gerekebilir.
Kemik iliği kanseri habercisi olabilir
Morarmalar trombosit yani kan pulcuk sayısı ve fonksiyon bozuklukları İTP ( immün trombositopenik purpura, Glanzmann Trombastenisi, vb), Hemofili A ve Hemofili B, vWF gibi pıhtılaşma faktör eksiklikleri ve lösemi, nöroblastom gibi kemik iliğini tutan tümör hastalıklarının habercisi olabilir. Aynı zamanda bazı karaciğer ve böbrek hastalıklarının ilk belirtisi de morlukların sayı ve büyüklüklerinin fazla olması şeklinde klinik bulgu verebilir.
Tek başına morluk lösemi demek değildir
Bacaklarda morarma sıklıkla görülen bir lösemi belirtisi olabilir ama lösemi tek başına sadece morluklarla bulgu vermez. Bu morarmaların nedeni blast denilen hücrelerin kemik iliğini istila ederek iyi hücrelerin üremesini engellemesidir. Kemik iliğinde yaşam için gerekli olan eritrosit (Kırmızı kan hücreleri) azalınca çocukların rengi solar, halsizleşir, çabuk yorulur, yerinden kalkmak istemez, çok üşürler; kan pulcukları (Trombositler) azalınca hastada morluklar ve peteşi denilen minik kanamalar yanında burun, ağız, idrar kaka, mide kanamaları oluşabilir, lökositler azalınca/artınca ateşli hastalıklar oluşur. Bu nedenle morlukların lösemiyi düşündürmesi için çocukta genellikle beraberinde kilo kaybı, vücutta çeşitli bölgelerde bezeler, dişetlerinde şişkinlik ve eklem ağrıları, ateş ve düzelmeyen enfeksiyonlar olmalıdır. Eklem ve bacak ağrıları romatizmal çocuk hastalıklarına bağlı olabileceği gibi lösemiye de bağlı olabilir.
Ne zaman endişelenmek gerekir?
Eklem ve bacak ağrıları iki haftadan uzun sürüyorsa, sık tekrarlıyorsa, ağrı kesicilere yanıt vermiyorsa, hareket kısıtlaması varsa, gece ağrı ile uyanıyorsa mutlaka araştırılması gerekir. Çok sayıda olan, kendi kendine gelişen, travmanın şiddetiyle ters orantılı olan, beraberinde burun ve diş eti kanamalarının eşlik ettiği morluklarda da alarma geçilmesi gerekir.