Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bütçesi üzerine MHP Grubu adına TBMM Genel Kurulu'nda konuşan MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, daha önce sosyal medyadan cevap verdiği; yazmasını yere atma eylemi gerçekleştiren HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun'a tekrar cevap vererek, HDP Milletvekillerini resmen çıldırttı.
HDP'Lİ REMZİYE TOSUN TBMM'DE SKANDAL SÖZLER SARFETMİŞTİ
2023 bütçesi üzerine TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, 40 yıldır asker, polis, öğretmen, doktor ve masum insanları katleden terör örgütü PKK'nın her alanda Türkiye ekonomisine verdiği zararı görmezden gelerek, Türkiye'nin terörle mücadele etmek için yaptığı harcamayı diline dolayan HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun, Cumartesi Annelerinden bahsederken evlatlarını terör örgütü PKK'nın elinden kurtarmak için HDP İl binası önünde nöbet tutan Annelerden hiç bahsetmeyen, terör örgütü PKK'nın ele başısı Abdullah Öcalan'a özgürlük isterken TSK'nın operasyonlarda kimyasal silah kullandığı yalanını sürdürdüğü konuşmasında, çatışan iki taraf arasındaki kavganın bitmesi için Güneydoğu bölgesinde eski bir gelenek olan kadınların yazmasını yere atma eylemini TBMM'de gerçekleştirerek, ''Şimdi, barışa hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız var. En çok da çatışmalardan en çok yara alan kadınların ihtiyacı var. Öyleyse geleneklerimizde beyaz tülbendini yere atarak çatışmaları sonlandıran kadınların bugün de bu gücünü kullanması gerekir. Ben de çatışmaların son bulması için, tecrit sisteminin kaldırılması için, bu coğrafyaya onurlu bir barışın gelmesi için tülbendimi tüm savaş kararlarının verildiği buraya atıyorum. Operasyonlar durdurulsun, İmralı'daki tecrit kaldırılsın, onurlu barışın yolu açılsın'' demişti.
MHP'Lİ ARZU ERDEM'DEN HDP'Lİ REMZİYE TOSUN'A İLK TEPKİ
Anadolu'da yaşayan insanların Devletin güvenlik güçlerine ve masum insanlara karşı silah kullanmama ve Devletine saygı duyma geleneklerini görmezden gelip, Devlete başkaldıran 10 binlerce vatan evladını katleden terör örgütü PKK'nın teröristlerini korumak için Güneydoğu bölgesinde eski bir gelenek olan kadınların yazmasını yere atma eylemini TBMM kürsüsünde gerçekleştiren HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun'a sosyal medya hesabından tepki gösteren MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, PKK’nın siyasi uzantısı etekli terörist olarak tanımladığı Remziye Tosun'un yazmasını yere atma eyleminin Şerefli ve Kahraman Türk Kadınının töresini temsil edemeyeceğini söylemişti.
MHP'Lİ ARZU ERDEM, HDP'Lİ REMZİYE TOSUN'A 2. TEPKİSİNİ TBMM'DE GÖSTERDİ
Terör örgütü PKK'nın teröristlerini korumak adına TSK'nın yürüttüğü operasyonların durdurulması için TBMM'de yazmasını yere atma eylemi gerçekleştiren HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun'a, ikinci tepkisini bütçe üzerine TBMM Genel Kurulu'nda konuşurken gösteren MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, ''Şimdi, buradan, özellikle PKK'nın provokasyonunu yapanlara seslenmek istiyorum: Kahraman askerlerimizin, polislerimizin, kardeşimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun, Aybüke ve Necmettin öğretmenlerimizin, Bedirhan bebeğimizin ve nice ağzı süt kokan masum kardeşlerimizin kanlarına bulaştırdığınız ellerinizle kirlettiğiniz yazmanızı sakın şerefli ve kahraman Türk kadınının töresini temsil işareti hâline getirmeyin. Hainlerin beyaz bayrak çekip Türk adaletine teslim olmaktan başka hiçbir çare ve yolları yoktur. Beyaz yazma değil, beyaz bayrak çekilir ancak. Analarımızın hayatları gibi tertemiz beyaz tülbentlerini bebek katillerine malzeme yapma girişimi pespaye bir gösteridir ve provokasyondur.'' dedi.
Siyasi uzantısı oldukları PKK'nın ve kendi Milletvekillerinin TBMM'de yaptığı her türlü provokasyonu görmezden gelen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, gerçekleri yüzüne haykıran MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem'in sözlerini hazmedemeyince oturduğu yerden, ''O pespayeliği şu anda sen yapıyorsun, provokasyonu da sen yapıyorsun.'' diye bağırdı.
MHP'Lİ ARZU ERDEM'İN BÜTÇE ÜZERİNE YAPTIĞI KONUŞMANIN TAMAMI
2023 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi çerçevesinde MHP Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi, Bakanlarımızı, bürokratlarımızı, uzman arkadaşlarımızı, stenograflarımızı, bütçe döneminde emek veren tüm Meclis personelimizi, gece gündüz nöbette olan kahraman Emniyet mensuplarımızı ve emeği geçen herkesi saygılarımla selamlıyorum.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Mesleki Yeterlilik Kurumu bütçeleri üzerine yapmakta olduğum konuşmama aile kavramanın önemini belirterek başlamak istiyorum. Millî ve manevi değerlerimiz, inançlarımız, gelenek ve göreneklerimiz, değer yargılarımız, kısacası kültürümüzün korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında millî bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde aile kurumunun önemi çok büyüktür. Bu nedenle çocukların yetişmesi ve eğitimi açısından aile oldukça önemlidir hatta birinci derecede öneme sahiptir.
Türk toplumunun temel taşı olan aile, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuzluklara karşı korunmalıdır. Son zamanlarda bilgisayar, internet, video oyunları, çizgi filmler ile hızla gelişen sektörün yarattığı sanal dünyanın çocuklar, gençler ve yetişkinler üzerindeki etkilerine ait tartışmalar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sürmektedir. Piyasaya her yıl çıkan yüzlerce yeni bilgisayar oyunu başta görsel efektleri, sosyal medya üzerindeki reklamları ve aksiyon sahneleri olmak üzere etkileyici senaryolarıyla dünya genelinde milyonlarca çocuğumuzu etkisi altına almaktadır. Çocuklar ve gençler zamanlarının büyük bir bölümünü bilgisayar başında geçirmektedirler ve bir süre sonra bağımlılık hâline gelmektedir. Eğlenceli gibi görünse de özellikle şiddet içerikli birçok bilgisayar oyununun ve çizgi filmin çocukları tehdit ettiğini hatta ölüme sürüklediğini dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de maalesef örnekleriyle görmekteyiz. Çocukların ve gençlerin bilgisayar başında fazla zaman geçirmeleri sosyal hayattan uzaklaşmalarına, dış dünyayla bağlantılarını kesmelerine ve kendi dünyalarını oluşturmalarına yol açmaktadır. Sosyal hayattan kopan bu çocuklar ve gençler oyunlardaki çizgi film karakterlerinin kimliklerine bürünmektedirler. Yüzlerce gencimizin ve maalesef yüzlerce gencimizin intihara sürüklenmesine yol açan birçok oyun ve birçok çizgi film bulunmaktadır. Bu oyunlar ve çizgi filmler -özellikle burada dikkat çekmek istiyorum- 6 yaş itibarıyla küçük çocuklarımızı etkisi altına almaktadır ve bunlar için tasarlanmıştır. Özellikle çocuklar izledikleri film karakterlerini kendi iç dünyalarında benimsemekte ve kişiselleştirmektedir. Ailesine zarar vermeye yönlendiren bu oyunlarda çocuk eğer aileye zarar veremiyorsa bu kez kendine zarar vermektedir hatta işin içinden çıkamadığı zaman... Şu an dünyada da görülen örneklerle beraber yaklaşık binin üzerinde çocuk bu oyunlar dolayısıyla intihara sürüklenmiştir. Aidiyet duygusundan uzaklaşan bu çocuklarla ilgili mutlaka özel çalışmalar yapılmalıdır.
Dijital yayın platformlarına da değinmek istiyorum. Başında; Netflix ülkemiz aleyhine yayın içerikleriyle millî, manevi, ahlaki değerlerimizi ayaklar altına almayı hedeflemektedir; aynı zamanda, kültür emperyalizminin en güçlü silahıdır. Birkaç ülke hariç, bütün dünyada milyonlarca aboneye ulaşmaktadır. Yayınladığı "3 Altında: Arcadia Hikâyeleri" adlı çocuk animasyon çizgi filmde - bakın, Netflix'te çocuk animasyon bir çizgi filmden bahsediyorum burada 9,10 yaşında 2 kız çocuğu birbiriyle öpüştürülerek maalesef çocuklar farklı yönde yönlendirilmektedir. "13 Commandments" isimli dizide Atatürk ve Erdoğan fotoğrafları kullanılarak Türkler, barbar ve katil olarak gösterilmiştir. Yine, Netflix platformunda yayınlanan "İkinci Dünya Savaşı" konulu belgeselde hastalıklı Türk ve Türkiye düşmanlığı yapılarak bir tarihî belgeselde bile Türkiye'nin toprak bütünlüğüne el ve dil uzatılmaktadır. Bunun gibi örnekler çok fazla. Daha fazla örneğe girmek istemiyorum. İncelediğinizde hepiniz bunları göreceksiniz ve tespit edeceksiniz. Küresel çetelerin Türkiye'ye dayatmaya çalıştığı sözde Ermeni soykırımı yalanı, özellikle yine hain FETÖ terör örgütünün de propagandasını yapan "Another Life" diye bir dizi var, burada da aynı şekilde bunları görmekteyiz.
Söz konusu platformlardan uzak durmanın tek yolu şudur: Sonuç itibarıyla, çocuklarımızı korumak istiyorsak onların izlememesine ancak biz sebep olabiliriz, biz bunu önleyebiliriz. Bu açıdan özellikle gençliğimizin baş belası olan uyuşturucu bağımlılığından tutun, tüm bağımlılıkların engellenmesi için, bu tarz dizilerde millî, manevi, ahlaki değerlerimizin yıpratılmaması için mutlaka bir eğitim seferberliğinin başlatılması, anne, baba olarak bizlerin ve aile bireylerinin tamamının gerekli hassasiyeti ortaya koyması gerekmektedir. Özellikle bu konuda Bakanlığımızın yapmış olduğu kıymetli çalışmalar var. Yapılan çalışmaları da yakından takip ediyorum. Siyasetüstü bu meselelerde hepimizin tek dil, tek vücut, tek bilek olması gerekiyor ve tüm çalışmaları da canıgönülden desteklememiz gerekiyor.
Biz Türk kadınına bakınca maddenin karanlığı içindeki ruhun aydınlığını, umutsuzluğun karanlığı içindeki huzurun aydınlığını, ihtirasların karanlığı içindeki faziletin aydınlığını, cehaletin karanlığı içerisindeki şefkatin aydınlığını, kavganın karanlığı içindeki sevgi ve bağlılığın aydınlığını görüyoruz. Bizler de birer anneyiz, kaldı ki çocuklarımız için yapamayacağımız fedakârlık yoktur, canımızı seve seve veririz evlatlarımız için ama o anne ki vatan ve millet için, özellikle toprak için kağnısının üzerine yüklediği mühimmatı askere götürürken bebeğini önce sırtına alıp, tek battaniyesiyle bebeğinin üstünü örtüp, sonra da mühimmata bakıp "Mühimmat ıslanacak, askere götüremeyeceğim." deyip bebeği mühimmatın üzerine, battaniyeyi de bebeğin üzerine örtüp cepheye götüren kahraman Şerife Bacı'mızdır. Gittiğinde battaniyeyi kaldırdığında bakıyor, bebeği vefat etmiş ama mühimmat sağlam ve diyor ki: "Vatanım sağ olsun."
Şimdi, buradan, özellikle PKK'nın provokasyonunu yapanlara seslenmek istiyorum: Kahraman askerlerimizin, polislerimizin, kardeşimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun, Aybüke ve Necmettin öğretmenlerimizin, Bedirhan bebeğimizin ve nice ağzı süt kokan masum kardeşlerimizin kanlarına bulaştırdığınız ellerinizle kirlettiğiniz yazmanızı sakın şerefli ve kahraman Türk kadınının töresini temsil işareti hâline getirmeyin. Hainlerin beyaz bayrak çekip Türk adaletine teslim olmaktan başka hiçbir çare ve yolları yoktur. Beyaz yazma değil, beyaz bayrak çekilir ancak. Analarımızın hayatları gibi tertemiz beyaz tülbentlerini bebek katillerine malzeme yapma girişimi pespaye bir gösteridir ve provokasyondur.
Engelli kardeşlerimiz kıymetlilerimiz olduğu için içinde bulunduğumuz iktisadi yapı engellilerimizi kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. İstihdama katılım ve kadro verilmelidir, kadro verilirken öncelik sağlanmalıdır. Engelli öğretmenlerimiz başta olmak üzere, hangi alanda yeteneği, donanımı, birikimi varsa, hangi alanda uzmanlaşmışsa bütün özel kardeşlerimizin bilaistisna hem özel şirketler tarafından hem de devletimiz tarafından mutlaka istihdam edilmesi şarttır. Bina girişlerimizde, yollarda, umumi tuvaletlerde, sinemalarda, tiyatrolarda kısacası toplumun kullanım alanlarının tamamının özel kardeşlerimize uygun hâle getirilmesi yönünde eksikler tamamlanmalıdır.
Kamu kurumlarında 4857 sayılı İş Kanunu'na göre çalışan daimi kadrolu, üniversite mezunu işçilerimizin de yine beklentileri var. Aynı üniversitelerin, aynı bölümlerinden mezun olmalarına rağmen memur ve sözleşmeli çalışanlar unvanları olduğu için bunların ortadan kaldırılması, adaletsizliğin giderilmesi gerekiyor. Tayin, nakil, görevde, yükselme imza yetkisi olduğu gibi özlük hakları olmayan üniversiteli işçilerimizin beklentileri var.
Yine, aynı şekilde, memur ve sözleşmeli çalışanlar ile aynı işi yapan işçi kadrosundaki çalışanlarımız, memurluk statüsüne geçirilmesi hususunda bir çalışma talep etmektedirler.
Yine, bizim için önemli, ben buradan özellikle belirtmek istiyorum. Biz milletvekillerinin gece gündüz yanında olan, bu anlamda ailemizin birer bireyi olmuş olan danışman kardeşlerimize kıdem tazminatı ve mümkünse kadronun verilmesi konusunda bir çalışmanın yapılması şart.
Gazilerimiz arasındaki ayrımların kaldırılması, bu anlamda yapılan çalışmalara ilave çalışmaların yapılması, hepimizin başımızın tacı, gözümüzün nuru olan gazilerimizle ilgili bir borç olarak önümüzde durmaktadır.
Öğretmenevi çalışanlarımızla ilgili yine talepler var, burada da Sayın Aile Bakanımıza iletmek istiyorum. Yine, mazlumun yanında, devletin gülen yüzü Şefkat Eli Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı personelinin kadroya geçirilmesi hususunda bir çalışma var mıdır? Bu konuyla ilgili bir çalışma yapılması özellikle talep edilmektedir.
Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ek ders karşılığı çalışan öğretmenlerimizin talepleri mevcuttur, bunu da buradan iletmek istiyorum.
Son olarak, aile bireylerinin sosyal yardım ve sosyal hizmetlere olan ihtiyaçlarının tespitiyle gerektiğinde diğer kamu hizmetlerinden yararlanmalarının sağlanması ve rehberlik, danışmanlık hizmetleri sunularak aile ve bireylerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesini hedefleyen Aile Bakanlığına bağlı ASDEP personelinin kadro talebiyle alakalı umarım bundan sonraki dönemlerde bir çalışma yapılacaktır.
Yani sonuç itibarıyla, kamuda kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B, vekil, sözleşmeli, fahri, geçici statüdeki çalışanların kadroya geçirilmesi hususunda çalışmalar yapılıyor, yapılmaya devam edilecektir. Ben hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunarım.