Hayat kalitesini düşüren alerjik hastalıkların birçok nedeni bulunuyor ve farklı belirtiler ile kendini gösterebiliyor. Bağışıklık sisteminin bir bozukluğu olan alerji, özellikle bahar aylarında yaşam kalitesini düşüren reaksiyonlara neden olabiliyor. Bağışıklık sisteminin immünoglobülin-E adı verilen bir antikor tarafından fazla uyarılması sonucu ortaya çıkan yanlış alarm durumu, vücudun pek çok bölgesini etkileyebiliyor.
Her 5 kişiden 1’inde alerjik rinit (nezle) görülüyor
Alerjik rinit, toplumda en sık görülen alerjik hastalık olarak biliniyor. Alerjik rinit, burunda tıkanıklık, kaşınma, akıntı, hapşırma nöbetleri, geniz akıntısı, yüzde basınç ve ödem, gözlerde kaşınma, kızarıklık, sulu akıntı, göz altında morluklar gibi belirtiler ile kendini gösteriyor. Ayrıca boğazda yanma, ağrı, öksürük, kaşıntı hissi, ses kısıklığı ve tat bozukluğu da olabiliyor. Ek olarak uykudan sık uyanma, horlama ve boğaz kuruluğuna yol açabiliyor. Alerjik rinit her 5 kişiden 1’inde görünen genetik bir hastalık olmasına karşın çevresel faktörler hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor. Şehir değişikliği, iş değişikliği, ortam değişikliği, okul değişikliği hastalığın bu hastalığına neden oluyor.
Alerjik rinitin tedavisi kişisel olmalı
Alerjik rinitin, polenlere (çiçek tozu) bağlı olarak bahar mevsimlerine özgü ortaya çıkabilirken, ev tozu akarları veya kedi, köpek alerjenlerine bağlı olarak da tüm yıl boyu görülebiliyor. Alerjik rinitin tedavisi kesinlikle standart değil ve kişisel olarak hazırlanıyor. Hastanın yaşı, genel durumu, eşlik eden hastalıkları, hastalığının şiddeti ve tedaviye uyumu gibi etkenlere göre bireysel bir tedavi stratejisi izleniyor. Ne alerjisi olursa olsun tedavide 4 alternatif bulunuyor. Bunlar birlikte veya tek başına kullanılabiliyor. Bu tedaviler ise sırasıyla; ilaç tedavisi, koruma tedavisi, aşı tedavisi ve cerrahi tedavi olarak karşımıza çıkıyor.
Astım olgularının, %60’ını alerjik astım oluşturuyor
Astım her yaş grubunda ortaya çıkarken, Türkiye’de yaklaşık dört milyon civarında astımlı hasta olduğu tahmin ediliyor. Tüm astımlı olguların yaklaşık %60’ını ise alerjik astım oluşturuyor. Ev tozu akarları, polenler, küf mantarları, kedi-köpek alerjenlerinin bu hastalığa neden oluyor. Alerjik astım tanısında, kişinin öyküsü alınıp muayenesi yapıldıktan sonra solunum fonksiyon testleri, bronkoprovokasyon testleri, alerjiyi saptamak için deri testleri (prick test) kullanılıyor. Prick test kısa sürede yapılan, emniyetli ve sonuçları güvenilir olan, en fazla tercih edilen yöntem. Ayrıca kanda spesifik IgE ölçümleri, tanıda kullanılan diğer testler arasında yer alıyor.
Tedavinin ilk aşaması korunma ile başlıyor
İlk yöntem olarak korunma aşamasında hastanın alerjisini ortaya çıkaran neden veya alerjenlerden uzak durması ve bu konuda eğitilmesi önem taşıyor. Tıbbi tedavi olarak, alerjik astımda altta yatan enflamasyonun tedavisi yapılıyor. Bu tedavide bazen kontrol edici ilaçlar ve yakınmalara yönelik rahatlatıcı ilaçlar kullanılabiliyor. Bazı alerjik astımlı hastalara immünoterapi yapılabiliyor, bu tedavi şekli hastalığın doğal gidişini değiştirebilecek tek tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Alerjik astım tam tedavi edilebilen bir hastalık olmamakla birlikte, uygun tedavi ile hastalık kontrol altına alınabiliyor ve uzun yıllar yakınmalar olmadan hasta hayatına devam edebiliyor.
Çocuklarda besin alerjileri daha çok yaşanıyor
Alerjik hastalıklar çocukluk çağında sıklıkla görülüyor. Ailesinde alerjik hastalık olan çocuklarda alerjik hastalıkların gelişme olasılığının daha fazla olduğu görülüyor. Bebeklerde inek sütü alerjisi ilk aylarda ortaya çıkabiliyor. Çocuk büyüdükçe ev tozu akarları, polenler, küf mantarları ve ilaçlara karşı alerjik tepkiler gelişebiliyor. Ek olarak bebeklerde inek sütü, yumurta veya susam gibi besinlerin yol açtığı alerjik belirtiler ciltte kızarıklık, kaşıntı, ürtiker, egzama şeklinde olabiliyor. Bu aylarda besin alerjileri solunum yollarında burun tıkanıklığı, düzelmeyen burun akıntıları, hışıltılı solunum, nefes darlığı, tekrarlayan orta kulak iltihabı gibi sorunlara yol açabiliyor. Bazen erken bebeklik döneminde gıda alerjileri bebeklerde kilo alamama, kanlı gaitaya yok açabiliyorken besin alerjilerinin en şiddetli olanı yaşamı tehlikeye sokan anaflaktik reaksiyonlar şeklimde karşımıza çıkıyor.
Çocuklarda alerjik hastalıkların belirtileri
Alerjik çocuklarda bazen aşırı hareketlilik ve okulda uyumsuzluk sorunu ortaya çıkabiliyor. Alerjik hastalıklara bağlı çocuklarda oluşan huzursuzluk ve çabuk sinirlenme derslere ilgisizliğe yol açabiliyor. Çocuklarda görülen diğer belirtiler ise şu şekilde sıralanabilir:
- Sürekli burun tıkanıklığı
- Orta kulak problemleri
- Öksürük
- Hışıltılı solunum
- Gözlerde kızarıklık
- İlaç alerjileri
- Besin katkı maddelerine karşı olan alerjiler
Akut ürtikerde lezyonlar iz bırakmadan 24 saat içinde kayboluyor
Ürtiker, deride kabarık, kaşıntılı ve kızarık lezyonlar şeklinde ortaya çıkıp 24 saat içinde kaybolması ile karakterize olan ve sık görülen bir hastalık... Bu şikayetlerin 6 haftadan kısa ise akut, daha uzun süredir devam ediyorsa kronik ürtiker olarak adlandırılıyor. Bazı hastalarda ürtiker atakları tetikleyici faktörler sonrasında gelişiyor. Bunlar arasında enfeksiyonlar, ilaçlar, yiyecekler, deriye temas eden maddeler sayılabileceği gibi, vücut ısı artışı, terleme, basınç, soğuk, güneşe maruz kalmak gibi fiziksel faktörler de olabiliyor. Ek olarak arı sokmaları ve aşılar da akut ürtiker için tetikleyiciler arasında yer alıyor. Ürtikerde deri belirtileri, vücudun her yerinde görülebilen kırmızı pembe kabarıklıklar olarak karşımıza çıkıyor. Kabarıklardaki kaşıntı çoğunlukla geceleri artıyor.
Depresyon ve anksiyete kronik ürtikere neden olabiliyor
Kronik ürtikerde depresyon ve anksiyete gibi psikolojik nedenlerde hastalığa neden olabiliyor. Derinin daha derinlerinde ortaya çıkan, kabarıklık, şişme, kaşıntı veya yanma-batma hissi şeklindeki bulgular anjioödem olarak adlandırılıyor. Sıklıkla göz kapaklarında, dudaklarda ve bazen ağız içinde görülüyor. Ağız içi etkilendiğinde nefes darlığı ve yutma güçlüğü gibi ciddi bulgulara yol açabiliyor. Alerji belirdiği zaman öncelikle saptanabiliyorsa tetikleyici olan alerjenden uzak durulması önem kazanıyor.