Doğum sancısından bile şiddetli ağrılara neden olabilen böbrek taşları ülkemizde her yıl erkeklerin yüzde 12’sinin, kadınların da yüzde 6’sının kapısını çalıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren hastaların hayatını adeta kabusa çevirebilen böbrek taşlarının günümüzde uygun tedavilerle, açık cerrahilere gerek kalmadan tedavi edilebildiğine dikkat çekerek, “Ancak toplumda doğru sanılan hatalı bilgiler nedeniyle hastalar hekimlere başvurmakta gecikebiliyor veya taş tanısı konulmuş olsa bile tedavi sürecindeki ihmaller yüzünden ciddi ve kalıcı böbrek fonksiyon kayıpları ile karşılaşabiliyorlar. Dolayısıyla özellikle daha önceden idrar yollarından taş veya kum dökmüş ya da ameliyat geçirmiş olan hastalar benzer rahatsızlıkları hissettiklerinde geç kalmadan hekime başvurmalı” diyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren, böbrek taşları hakkında toplumda doğru sanılan yanlış bilgileri anlattı, önemli öneri ve uyarılarda bulundu.
Yanlış: Böbrek taşları ve enfeksiyonlarında sadece idrar yollarında rahatsızlık hissedilir
Doğrusu: Böbrek enfeksiyonlarında bazen idrar yaparken hiçbir yakınma olmazken, böbrek bölgelerinde hassasiyet, yüksek ateş ve karın ağrısı benzeri sindirim sistemi yakınmaları oluşabiliyor. Böbrek taşlarına bağlı ağrı da erişkin hastalarda karnın yan tarafında sırta yakın başlayıp, taşın yer değiştirmesi sonucunda, zamanla aynı tarafta önden kasığa doğru iniyor. Çocuk hastalarda genellikle karın ağrısı şeklinde belirti veriyor. Böbrek taşı ağrılarına sıklıkla bulantı-kusma eşlik ediyor.
Yanlış: Böbrek taşları mutlaka ağrı yapar
Doğrusu: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, böbrek içinde kenarda duran taş, idrarın böbrekten çıkışına engel olmadığı sürece, iri boyutta bile olsa (hatta böbreğin tamamını dolduran taşlar dahil) hiç ağrı yapmayabiliyor. Eğer taş böbrek çıkışına gelip tıkarsa veya böbrekten çıkıp mesaneye inen kanalın içine girerse, ağrı oluşabiliyor. “İdrar yollarının aniden ve tümüne yakın oranda tıkanması ise genellikle çok şiddetli ağrıya yol açıyor” diyen Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren sözlerine şöyle devam ediyor: “Ağrının nedeni, taşın idrar yolunu tıkaması sonucunda gerisindeki idrar yollarının içinde artan basınç ve buna bağlı idrar yolu duvarlarının gerilmesidir. İdrar yolunu tıkamayan taş ise ciddi bir ağrıya neden olmuyor.”
Yanlış: Taş düşürmekte olan hastanın ağrısı geçmişse problem ortadan kalkmıştır
Doğrusu: Taşın düştüğü görülmeden sadece ağrı kesildiği için problemin ortadan kalktığını düşünmek son derece hatalı. Çünkü taş bazen idrar yolunu kısmen tıkayacak şekilde takılıp kalabiliyor. Bu durum idrar yolu içinde basınç yükselmesine engel olacağı için ağrı geçebiliyor. Ancak kısmen de olsa, tıkanıklığın sürmesi, zaman içinde yavaş yavaş böbreğin şişmesine yol açabiliyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren bu sürecin böbreğin kaybına kadar bile gidebileceği uyarısında bulunarak, “O nedenle hasta taşın düştüğünü mutlaka görmeli. En azından ilk zamanlarda idrarını bir kaba yaparak içinde taş olup olmadığına bakmalı veya ince delikli bir süzgeç üzerinden idrarını yaparak düşmesi beklenen taşı görmeye çalışmalı. Ağrı kesilmiş, ancak taşın düştüğü görülmemişse, süreç mutlaka iyi takip edilmeli. Ultrason tanıda yardımcı olamıyorsa, gerekirse kontrastsız bilgisayarlı tomografi ile taşın düşmüş olup olmadığı netleştirilmeli” diyor.
Yanlış: Her taş düşerken idrar yollarını tıkadığı için idrar çıkışı da azalır
Doğrusu: Böbrek ile mesane arasındaki idrar yolundan düşmekte olan bir taşın bu süreçte yarattığı tam tıkanıklık hali bile diğer böbreği sağlıklı olan kişilerde idrar çıkışını etkilemiyor. Diğer böbrek tarafından üretilen idrar mesaneyi doldurdukça hasta idrarını normal şekilde yapmayı sürdürüyor. Ancak hasta tek böbrekli ise ve bu böbrek de tıkanmışsa idrar çıkışı azalıyor veya duruyor. Tıkanıklığın birkaç gün sürmesi halinde sıklıkla acil girişim gerektiren durumlarla karşılaşılıyor. Eğer mesaneden çıkan taş alt idrar yolunda sıkışmışsa, dolan mesane boşaltılamadığı için şiddetli idrara sıkışma hissi nedeniyle yine acil girişim gerekiyor.
Yanlış: Her taşın düşebilmesi için mutlaka beklemek gerekiyor
Doğrusu: Yarım santime kadar olan taşların düşme ihtimali daha fazla. Bu taşların bol su içmenin yanı sıra hareket ve ilaç tedavisinin de yardımıyla düşürülmeleri mümkün olabiliyor, dolayısıyla belli bir süre beklenebiliyor. Ancak bu süreçte hastanın ağrıyı tolere edebilmesi, idrar yolunda enfeksiyon olmaması ve böbrek fonksiyonlarının ciddi risk altında olmamaları gerekiyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Zeren bir santime yaklaşan taşların ise genellikle düşürülemediğini belirterek “İdrar yolunda takılıp kalan, düşürülemeyen taşlar böbrekte şişme ve doku kaybına yol açabiliyor. Bu nedenle taşlara doğrudan müdahale kararı verilebiliyor” diyor.
Yanlış: Ultrason tetkiki düşmekte olan taşı mutlaka gösterir
Doğrusu: Taş şüphesi olan hastalarda ilk adım olarak yapılan ultrasonik incelemeyle böbrek ve mesane başarılı bir şekilde değerlendirilebiliyor. Ancak böbrekten çıkan taş böbreğe veya mesaneye çok yakın değilse, ultrason bunu göremiyor. Ağrının olduğu taraftaki böbrekte görülen şişme tıkanıklık göstergesi olabiliyor, bu nedenle kanaldaki taş için önemli bir bulguyu oluşturuyor. Bu durumda düşmekte olan taşın varlığını, yerini ve büyüklüğünü göstermesi açısından tüm idrar yollarını tarayarak yapılan kontrastsız bilgisayarlı tomografi ile tanı kesinleştiriliyor.