Zorlu zamanlar yaşıyoruz; Çin dolaylarından gelen 7 kıtayı kapı kapı gezen bir virüs ile uğraşıyoruz. Aman yakalanmayalım, aman bulaştırmayalım aman koruyalım korunalım derken bir yandan da akıl sağlığımızı kaybetmemeye çalışıyoruz.
Tam da bu sebeple vakit geçirebildiğimiz, bilgi almaya çalıştığımız platformalar olan sosyal medya platformlarına yapışık yaşıyoruz. Bilgi almak derken, çoğu kirli bilgi tabii oraya hiç girmiyorum.
Biliyorsunuz son yıllarda hızla üreyen, üremeye çalışan sosyal medya fenomenleri de fırsat bu fırsat gösterilere başladılar. Ülkenin kanayan yarası olan bu insanlar bu günlerde fazla gözüme batmaya başladı. Yeni nesile ‘fenomen’ kelimesinin anlamını yanlış öğretmeleri konusuna girmeden konuya gireyim.
Bir canlı yayın furyası başladı mesela bu süreçte. Evet kişinin yeteneği varsa, insanlara bir şeyler öğretip onun sağlıklı kaliteli vakit geçirmesini sağlayabiliyorsa, o kişi o canlı yayını yapmalı ama 10 santim kirpikleri ile bağıra bağıra konuşan, konuşurken etrafa tükürük saçan kelimelerini sokak jargonundan seçen bir kişi nasıl insanların kaliteli vakit geçirmesini sağlayabilir? Ben çevremde bu kişiye tepki gösterdiğimde ‘ama söylediği doğru’ diyenler oluyor. Tamam da o kirpikleri görünce, o yüksek sesi duyunca ciddiye alamıyorum ki şahsı. Bir de kitabı var, neyse daha sonra düşüp bayılırım.
Peki bu ve bunun gibi insanların istatistik kaygılarına ne demeli? Nasıl bir yarış var aralarında? Neyin gösterisi? İnanılır gibi değil!
Mesela donanımlı, alt yapısı olan bir basın mensubu, bu fenomenleri sırf istatistik kaygısı sebebi ile canlı yayına alıyor onu geçtim bir de anons ediyor ki akıllara zarar. Hayretle dinliyorsunuz o daveti, öve öve bitiremiyor. Benim ve benim gibi düşünenlerin fikirleri çok önemli değil bu aşamada. Önemli olan o kişinin sohbetinden zevk alan çoğunluk.
İnanın gariplik bende mi diye çok düşünmüşümdür. Davranış Bilimleri Uzmanı bir arkadaşıma danıştığım bile olmuştur bu konuları. Dip toplamda çıkardığımız sonuçlardan biri sorunlardan bunulan insanların, fazla ciddiye almadan derinlik aramadan eğlenme ihtiyacıdır. Diğeri ise kendini gelişmeye kapamış insanların, hiç işe yaramayan ama güldüren olay ve sohbetlere dahil olma çabasıdır. Yani boş yaşamayı tercih edenler. Tüm bunları fark eden, asla özel bir yeteneği olmayan insanlar da fenomen olma peşine düşmüştür işte. TikTok uygulaması ile ilgili yazdığım yazıyı hatırlayın lütfen. (Hemen bu noktada bir not: Her izleyen boş insandır iddiam yok, zaten tarifime göre kişiler kendini benim hedef gördüğüm topluluk içinden ayırır. )
Başka bir fenomen örneği vereyim hemen. Hatun kişinin beş Instagram hikayesinden biri istatistik ile ilgili. Ya birileri ile kendini kıyaslar, ya arasının iyi olduğu birinin raporlarını paylaşır. O da olmadı kendi bilgilerini paylaşır. Neden bu kadar abartı sizce? İşini düzgün yapan biri buna ihtiyaç duyar mı? Tabii ki hayır!
Peki bir örnek daha gelsin. Bir kadın çıkıyor, kaba konuşma tarzı ve ünlülere laf atmasıyla bir çırpıda fenomen oluyor. Profilinde ise ‘reklam ve iş birlikleri için vs’ detayı var. Nasıl yani? Bu kadar kolay mı insanın oturduğu yerden kaba cümleler kurarak para kazanması? Bu kişileri yüzbinlerce takipçisi olan ünlüler de takip ediyor, sohbet ediyor. İlginç…
Size fazla gerçek bir şeyden bahsedeyim; içinde bulunduğumuz kötü sürecin etinden sütünden her anlamda faydalanmaya çalışan insanlar var. Ve bu insanları ısrarla izleyip dinleyip, onlara altı boş bir öz güven sağlayan kitle sebebi ile işini gerçekten yapanların ‘fenomen’ kelimesinin tam karşılığı olanların geri plana atıldığının farkında mısınız? Ve size bir şey söyleyeyim mi? Zamanın gençleri ‘iş bulamazsam fenomen olurum’ kafasındalar. Tehlikenin farkına hep birlikte varalım!
Bu arada sözlerim genel duruma göre değerlendirmelerimdir. Instagram’da ünlü olup gerçekten içerik üreten izleyiciye katkı sağlayan insanlar da var.
Biliyorum bu yazımdan sonra yine düşünmeyi bilmeyen kişiler tarafından Instagram spam mesajlar gelecek. Ama olsun onuncu köyü ayarladım, sorun yok. Okuyucularımla her türlü buluşurum ben.
Sevgimle…