Avukat Cengiz Hortoğlu Gaziantep'te doğdu. İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Uzun yıllar avukatlık yaptı. Halen Milliyet.com.tr'de köşe yazarlığı yapmaktadır. Yazdığı kitapları ile kalplere dokunurken, makaleleri ile de başta kadın hakları olmak üzere birçok konuda toplumun bilgilenmesi için mücadele vermektedir.
ST: Nasılsınız? Milliyette ki köşenizde siz başkalarının başarı öykülerini okurlarınız ile buluşturuyorken biz de sizinle bir söyleşi yapmak istedik. Avukatlık yazarlık sanat diyor sözü size bırakıyorum.
CH: Serkan Bey çok teşekkür ediyorum, umarım siz de iyisinizdir. Gururla takip ettiğim değerli bir sporcumuzsunuz.
Sorunuza gelince ben uzun zamandır dava almıyorum, sadece danışmanlık yapıyorum.
En büyük idealim; yazdığım romanlar ve diğer kitaplarımla insanların yaşamına katkıda bulunmak. Benim romanlarımın konusu genellikle sevgi ve aşktır. Ama romanlarımın bütününe baktığınızda aynı zamanda kişisel gelişim romanları olduğunu görürsünüz. Ben de güçlükle bulduğum gerçek mutluluğu ve hayatın anlamını romanlarımda anlatmaya çalışıyorum. Ancak "Mucizeler Daima Yanında" gibi doğrudan kişisel gelişim kitaplarım da var.
ST: Yazmaya nasıl karar verdiniz? Son kitabınızın içeriğinden bahseder misiniz hangi duygular ile kaleme aldınız?
CH: Serkan Bey, yazmak daha çocukluk yıllarımdan itibaren benim için bir tutkuydu. Yazmayı bir ideal olarak düşünmemin temelinde, çocukluk yıllarımda annemin her gece bize anlattığı ve sonunda hep iyilerin kazandığı masallar vardır. Yazmak benim için nefes almakla aynıdır.
Son romanım, 13. kitabım "Tehlike Sarmalında Aşk," acının, aşkın ve mutluluğun, kısaca dolu dolu yaşanan duyguların romanıdır. Diğer bir adla bu romana bir kişisel dönüşüm romanı da denilebilir. Her kesimden insan bu romanda kendine dair bir şeyler bulabilecektir.
Bu roman, benim 20 yıllık hayalimdir Roman kahramanlarından bazılarının yaşadıkları acıyı gerçekçi olarak hissedip okura aktarabilmek için Bir süre ormanda bir kulübede kalmak da dahil birçok zorluğu bizzat deneyimledim.
Bu romanın en önemli özelliği bir kısım roman kahramanlarının sürekli hayatı sorgulamalarıdır. Hayata, mutluluğa, mutsuzluğa, başarıya ve başarısızlığa ilişkin olarak neden ve nasıl sorularına iç sesleriyle yanıt aramalarıdır.
Bu romanda insana dair her soruya yanıt aranmıştır. Acı, mutluluk, aşk, hüzün gibi duygular nasıl oluşur? Bazı insanlar yaşadığı tüm zorluklara rağmen mutluyken, diğerleri tüm iyi koşullara rağmen neden mutsuzdur?
Bu yanıtlar şunlardır: İnsan zannettiğinden daha güçlüdür. Bir insan isterse ve inanırsa yenemeyeceği hiçbir güçlük yoktur. İnsan gücünü doğruluk, merhamet, haklılık ve kararlılıktan alır. Pes etmeyeni, kararlı olanı kimse yenemez.
Cesaret bir insana verilen en muhteşem armağandır.
Kötülerin en büyük korkusu, cesur, merhametli, duyarlı ve zeki insanlardır.
Bütün amacım bu romanı okuyan okurumun daha mutlu daha başarılı olmalarıdır.
ST: Ülkemizde hukukçu olmanın avantajı ve dezavantajı neler?
CH: Hukukçu olmak bana olayları sorgulamayı ve görünüşe asla aldanmamayı öğretti. Ayrıca çok sayıda farklı yapılarda insan tanıma şansım oldu. Şimdi bunun yararını kitap çalışmalarımda çok görüyorum. Ben, bir insanın hangi mesleği seçeceğine karar verirken, o mesleği çok iyi tanıması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle de gençlere kendi yapılarına uygun ve severek yapabilecekleri bir meslek seçmelerini öneriyorum.
ST: Pek çok Tv programında hukukçu kimliğiniz ile danışmanlıkta bulundunuz. Sizi en çok hayrete düşüren olayı paylaşır mısınız bizler ile?
CH: Çok sayıda olaya tanık oldum. Ama meslek hayatım boyunca beni en çok şaşırtan olay bir adamım evini kaybetmesiydi. Olayı yaşayan adam çok temkinli, her konuda çok dikkatli biriydi.
Bir gün kiracısından kirayı almak için evden çıkıp kendisine ait binanın olduğu sokağa gidiyor.
Bakıyor ki kendisine ait ev yerinde yok. Biz de bir gazeteci arkadaşımla gidip baktık, hakikaten ev yerine yok. Sonra öğrendik ki, kiracı evi yıktırıp malzemeleri de satmış. Evin yerinde sadece boş arsa bırakmış. Bunu asla unutamadım. Çünkü birçok hırsızlık görmüştüm ama bir ev hırsızlığı ilkti.
ST: Ulaşım, sağlık, kadın hakları ve çocuk hakları gibi birçok toplumsal konularda çalışmalar yaptınız.
CH: Bu benim için bir ideal... Bu toplumun bir bireyi olarak yaşamım boyunca tek idealim hiç tanımasam da insanların yaşam kalitesine katkıda bulunmak. Benim mutluluk yolum bu...
ST: Cengiz Hortoğlu'nu en iyi tanımlayacak 3 kelime nedir?
CH: Bunu elbette başkaları değerlendirecek ama mütevazi, samimi ve dürüst olarak tanımlanmak isterim.
ST: Okurlarımızdan gelen sorular doğrultusunda süresiz nafaka ile ilgili görüşlerinizi öğrenmek isteriz?
CH: Mevcut yasa mağduriyetler yaratıyor, 300 TL nafaka borcu için hapis yatanlar...İlk eşin nafaka borcunu ödemek için başkalarının merdivenlerini silmek zorunda kalan 2 eşler... 10 gün evli kaldı diye 30 yıldan bu yana yüzünü dahi unuttuğu kadına nafaka ödeyenler... Engelliler, nafaka borcu yüzünden huzur evinde kalanlar ve daha niceleri...
Bence bir kadın kendi başarı hikayesini yazmalı... 300 TL nafaka için 30 gün beklemek zorunda kalmamalı! Meslek edindirme kursları da dahil kadının ekonomik bağımsızlığının sağlanması yönünde çaba gösterilmeli.
Dileğimiz, kadınlar da mağdur edilmeden çaresizlik içinde yaşayan nafaka mağdurlarının sorunlarının çözülmesidir. Nafaka süreli olmalı ama, kendi başarı öyküsünü yazamayacak kadın, örneğin kurulacak bir nafaka fonundan nafakasını almaya devam etmeli!
ST: Ülkemizde maalesef kadınlara ve masum hayvanlara şiddet tecavüz olayları gündemden düşmüyor bu bizim kanayan yaramız bu olaylar karşısında hukuki yaptırımlar neler diye sormak istiyorum size?
CH: Ülkemizdeki cezalar az değil. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına varan cezalar söz konusu...
Bence şiddet sorununun çözümü için sadece cezaların ağır olması yetmiyor. Şiddetin, sosyolojik ve psikolojik boyutuna da bakmak gerekiyor. Çünkü bir sorunu çözmenin yolu, o sorunu yaratan nedeni kaldırmakla mümkün.
Bunun için de en başta şiddeti halen normal gören bazı zihniyetlerin değişmesi gerekiyor. Şiddetle ilgili çok sayıda araştırma yaptım.
Bu araştırmalar sonucunda, şiddet uygulayan insanların çocukluklarında ya kendilerinin ya da bir yakınlarının şiddete uğradığını gördüm. Yani şiddet gören şiddet uyguluyor. Öncelikle zihniyetin değişmesi gerekiyor.
ST: Sosyal medya yasası gündeme damgasını vurdu. Nedir bu sosyal medya yasası neleri kapsıyor?
CH: Sosyal Medya Yasası hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Ama sosyal medyayı olumsuz kullananların hak ettikleri cezayı almalarını isterim.
ST: Milliyet gazetesinde ki köşenizde Hacı Bektaşi Veli’ye, Kadıncık Ana için “Eşiniz mi?” diye sorduklarında “Eşim değil, EŞİTİM” diye cevap verdiğini yazmışsınız. Makaleniz çok etkileyici. Kadın erkek ilişkilerinde ne yazık ki menfaatler ve üstünlük çabası ilişkileri bitirirken sizin deneyimleriniz ile ilişkilerde nelere dikkat edilmesini önerirsiniz?
CH: Çok teşekkür ediyorum. Aslında bu nedenle kadının kendi başarı öyküsünü yazmasını çok önemsiyorum. Çünkü mutluluk eşitler arasında daha kolay gerçekleşir. Sorduğunuz sorunun yanıtı aslında çok uzun... Ben evliliklerde mutlulukla ilgili iki kitap yazdım. Birisi "Mutlu Olmak İçin Evliliğin Şifreleri" diğeri, "Mucizeler Daima Yanında..."
Kısaca evlilikte mutluluk için ne yapılması gerektiğine dair okurlarınıza birkaç öneride bulunabilirim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; evlilikte mutluluğun temel kuralı, bir eşin diğerine, davranışları ve sözleri ile kendisini değerli hissettirmesidir. Bunun için de eşini empatiyle dinlemeli!
Bunun dışında bir eş, eşinin ne giydiğinin ne yaptığının farkında olmalı, başarılarını takdir etmeli, "Seni seviyorum" sözünü sık sık söylemeli! Kendine iyi bakmalı! Eşini kendisine benzetmeye çalışmamalı! Ailesine değer vermeli... Mümkün olduğu kadar iyimser olmalı...
Tartışmalar olduğunda bunu da doğal karşılamalı! Aklını okumaya çalışmamalı!
ST: Hobileriniz ve fobileriniz neler?
CH: Herhangi bir fobim yok ama iş dışında uğraştığım birçok alan var. Yıllarca voleybol oynadım. Halen de her sabah ormanda koşuyorum ve sonra da uzun süre yüzüyorum. Bahçeyle uğraşmayı çok seviyorum. Doğadan her gün yeni bilgiler öğreniyorum.
ST: Ben milli boks antrenörü ve oyuncuyum. Boks sporunu sever misiniz? ülkemizde ve dünyada takip ettiğiniz boksörler var mı?
CH: Ben boks sporu yapmadım ama her zaman ilgilendiğim bir spor dalı oldu. Şantaj Çemberinde Aşk" Romanımda roman kahramanı Kerem eski bir boksör... Sporun bütün dallarını çok değerli buluyorum. Örneğin sizi ve ailenizdeki diğer boksörleri takip ediyorum. Çok başarılı çalışmalarınızdan dolayı da kutluyorum.
ST: Sizin ilgilendiğiniz bir spor dalı var mı ve beslenmeniz de nelere dikkat edersiniz?
CH: Ben uzun yıllar voleybol oynadım. Halen de koşuyorum ve yüzüyorum. Sporun sadece fiziksel değil zihinsel olarak da insan üzerindeki olumlu katkılarını biliyorum. Ben aynı zamanda meditasyon yapıyorum. Spor yaparken de meditasyon yaparken hissettiklerimi hissediyorum. Dinlenmek için yorulmak gerekir.
Beslenmeme dikkat etmeye çalışıyorum. Daha çok sebze ağırlıklı yemekleri tercih ediyorum.
ST: Kitaplarınızın senaryolaşmasını ister misiniz?
CH: Bunu çok isterim, bazı yapımcılar çok ilgilendiler ama kısmet olmadı. Okurlarımdan da benzer sorular çok geliyor.
ST: Pandemi süreci sizin için nasıl geçti? Farkındalık anlamında bu süreç size neler kattı ve neleri geliştirmenizi sağladı?
CH: Pandemi süreci benim için hayatı daha derinden sorgulama fırsatı verdi. Mutluluk kavramının anlamını bir kez daha gözden geçirmemi sağladı. Uzun yıllardır, mutlu olmak için; temiz su, temiz gıda, temiz hava ve sevdikleriniz yeterlidir, sadeleşin, diyordum.
Bu süreç bu düşüncelerimi bir kez daha haklı çıkardı. Bana daha önce inanmayan arkadaşlarım hak vermeye başladı. Şimdi o dostlarımdan bazıları, benim gibi, şehir dışında doğaya yakın yaşamaya başladılar.
ST: Son olarak okurlarımıza hukukçu ve yazar olarak neler söylemek istersiniz?
CH: Serkan Bey bu söyleşi için size çok teşekkür ediyorum. Sizin gibi Türkiye'nin gurur duyduğu değerli bir boksörün bir antrenörün benimle röportaj yapması bir onurdur. Minnettarım. Sizin de başarılarınızın hep sürmesini diliyorum.
Milli Boks Antrenörü Oyuncu
Serkan TATAR