Bu hafta konuğumuz Hz.Mevlana'nın 22. kuşak torunu Uluslararası Mevlana Vakfı Başkan Yardımcısı olarak görevini sürdüren kitapları ile kalplerin süveyda noktasına dokunan yazar Esin Çelebi Bayru, konuğumuz. Hz. Mevlana’nın öğretilerini sema töreninin anlamını ve merak edilenleri konuştuk.
1-ST: Nasılsınız?
EÇB.: Teşekkür ederim hamdolsun iyiyim.
2-ST: Bütün kainat birbirine sevgi ile bağlanmış diyen Hz Mevlana’nın 22nci kuşaktan torunusunuz sizin için sevginin tanımı nedir diye sorularıma başlamak istiyorum.
EÇB.: Bir hissi tarif etmek çok zor. Hani bir söz var “Düşmanını kırk gün dostlukla anarsan o senin dostun olur” işte biz de buradan yola çıkarsak yaratılmış her şeyde rabbimin sevgisini bulabiliriz.
3-ST: Mevlevilik nedir? Her dileyen Mevlevi olabilir mi?
EÇB.: Hz. Mevlana ilhamını Kuran-ı Kerim’den alarak pek çok bilgi paylaşmış. Oğlu Sultan Veled ve torunu Ulu Arif Çelebi bu bilgileri nesilden nesile aktarmak için Mevleviliği kurmuşlar. İlk Mevlevihane’yi de Konya’da açmışlar. Selçuklu nerelere gittiyse, Osmanlı nerelere gittiyse oralarda Mevlevihaneler kurulmuş,
1925 yılında Tekke ve Zaviye Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün Mevlevihaneler kapatılmış.
Bugün için bu eğitimin okulları yok ancak Menakıb-el Arifin’deki bilgiyi sizinle paylaşayım.
“Talebeleri Hz. Mevlana’ya soruyorlar: “Bir tekkemiz olsa?” “Dünya bir tekke.” diyor,“Peki kim bizi aydınlatacak?” diye soruyorlar. “Mesnevî size yeter.” diyor.
Bugün için kanun çerçevesinde kurulan Vakfımızda, ülkemizde ve dünyanın çeşitli ülkelerinde kurulmuş olan, bize bağlı derneklerde isteyen herkes ile bilgimizi paylaşmaya gayret ediyoruz.
4-ST: Mevlana Celaleddin Rumi, Avrupa ve Amerika’da Rumi olarak biliniyor. Doğu’da ise Mevlana olarak bu durum farklı bir algı yaratıyor mu?
EÇB: Bu konu benim ısrarla üzerinde durduğum bir konu, genellikle tercüme eden kendi anlayışı ile tercüme edip yorumunu da katıyor. Endişem o ki gün gelecekte aynı asırda Mevlana ve Rumi diye iki kişi yaşamış çok benzer şeyler söylemişler denecek. Bu karmaşaya mani olmak için isminin tam olarak kullanılması taraftarıyım. Yani Mevlana Celaleddin Rumi olarak kullanılmalı.
5-ST: Uluslararası Mevlâna Vakfı hakkında bilgi verir misiniz?
EÇB.: Uluslararası Mevlana Vakfı 14 Mart 1996 yılında İstanbul’da babam Celaleddin Bakır Çelebi tarafından kurulmuştur. Vakıf başkanlığını kardeşim manevi büyüğüm Faruk Hemdem Çelebi’nin üstlendiği, benim de Başkan Vekili olduğum Vakıfta biz beş kardeş,çocuklarımız hatta torunlarımız, bu yolda hizmete talip olan dostlarımız, hocalarımız ile birlikte çalışmaktayız.
3 Mayıs 2011 de Konya şubemizi kurduk.
6-ST: Uluslararası Mevlâna Vakfının kuruluş amacı nedir?
EÇB.:Vakfın kuruluş amacı büyük mütefekkir, bilgin ve şair Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin fikirleri ve eserleri üzerinde araştırmalar yapmak, fikir hazinesini gelecek nesillere doğru olarak aktarmak, bu konuda gerek yurt içi, gerekse yurt dışındaki çalışmalara yardımcı olmaktır. Özetle 700 yıllık bir kültür birikimi olan Mevlevîlik Kültürünü dejenere olmadan geleceğe taşımaktır.
7-ST: Uluslararası Mevlâna Vakfının çalışma alanları nelerdir?
EÇB.: Çalışma alanımız Hz. Mevlâna hakkındaki bilgileri paylaşma hayatı, eserleri, fikirleri, Mevlevîlik Kültürü, Semâ ve benzeri konuları kapsayan ulusal, uluslararası, çalıştay, kongre, sempozyum düzenlemek; konuyla ilgili devlet kurumları, STK’lar, bilim adamları ve gelenekten gelen kişilerle koordineli çalışmalar yürütmek şeklinde belirlenmiştir.
8-ST: Uluslararası Mevlâna Vakfının projelerinden bahseder misiniz?
EÇB.: Vakfımız bu alanla ilgili günümüze kadar ulusal ve uluslararası birçok çalıştay, panel, sergi ve Semâ etkinliği düzenlemiş, danışmanlık hizmeti ve Yenikapı Mevlevihane’sinin yenilemesinde gönüllü danışmanlık yapmıştır.
Vakfın ilk yıllarında yurtdışında gerçekleşen çalışmalar ön planda idi. Bu çalışmalarda Amerika’nın çeşitli eyaletleri başta olmak üzere, İsviçre, Almanya ve Hollanda’da Hz. Mevlana ile ilgili kurulan Derneklere manevî destek verilmiş, bilgilendirme çalışmaları yapılmıştır.
Sonraki yıllarda ülkemizin pek çok Belediyesinin ve Üniversitesinin daveti ile şehirlere gidilerek bilgilendirme konuşmaları ve Sema Ayinleri yapılmıştır. İlköğretim, liseler ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında konferanslar verilmiştir. Yurt içinde ve yurt dışında pek çok üniversitede yapılan sempozyum ve panellere katılıp bildiri sunulmuştur. Yerli ve yabancı pek çok televizyon programında gazete ve dergilerde konu ile ilgili aydınlatıcı bilgiler verilmiştir. Yerli ve yabancı tur rehberlerine Hz. Mevlâna ve Mevlevilik üzerine bilgilendirmeler yapılmıştır. Yurt içi ve yurtdışından gelen ziyaretçilerle manevi ve kültürel bilgilendirmeler yapmıştır.
Periyodik olarak yurt içi ve dışında birçok bilgilendirme amaçlı etkinlik düzenleyen ve Semâ törenleri icra eden Uluslararası Mevlânâ Vakfı, bu etkinlikler haricinde üç anlamlı projeye de imza atmıştır.
9-ST: Bu projeler nelerdir?
EÇB.: Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunduğu ve Bakanlığımız aracılığı ile UNESCO’ya gönderilen projeler, içerikleri ve hazırlanış şekilleri ile beğeni kazandı ve kabul edildi.
Bu projelerin ilki “Semâ ve Mevlevî Müziğinin Korunma Altına Alınması” idi. Proje, işin ehli gelenekten gelen temsilciler, icrâcılar ve konu ile ilgili çalışmaları bulunan akademisyenlerin üstün çalışmaları ile hazırlandı ve kabul edildi. UNESCO’nun Kasım 2005 tarihinde “Toplumsal Uygulamalar, Ritüeller ve Şölenler” başlığı altında aldığı bu tarihî kararla da Semâ, Somut Olmayan Kültürel Dünya Mirası (SOKÜM) listesine alınarak günümüz küresel dünya kültürü arasında resmî olarak yerini almış oldu. Bu projenin ana dokümanları ve detaylandırılmış diğer teknik bilgiler Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızla işbirliği hâlinde ve Türkcell’in destekleriyle Yüzyıllar Boyu Mevlânâ ve Mevlevîlik adıyla Türkçe ve İngilizce olarak kitap halinde yayınlandı. (Editör: Esin Çelebi Bayru, İstanbul, 2008)
İkinci projemiz ise Hz. Mevlâna’nın 800. doğum yılı dolayısı ile 2007 yılının bütün dünyada “Mevlânâ Celâleddin-i Rumi Yılı” ilan edilmesi idi ki, bu da kabul edildi. Bilindiği üzere 2007’de hem yurdumuzda hem de dünyada pek çok etkinlik yapıldı.
UNESCO konu ile ilgili çalışmalarımızı değerlendirerek Paris’te yaptığı toplantıda Vakfımızı akredite ederek bu konuda muhatap alınacak tek STK olarak tescilledi.
2014 yılında ülkemiz UNESCO temsilciliğinde bir üye ile Vakfımız temsil edilmeye başlandı.
UMV’nin üçüncü kalıcı projesi ise 800 yıllık kültür birikimi olan Mevlâna ve Mevlevîliğin doğru anlaşılması ve lâyıkıyla temsil edilmesi adına 2014 yılında gerçekleştirdiği bir diğer önemli çalışmadır. Vakfımız Hz. Mevlâna ve Mevlevilik ile ilgili kelime ve isimleri koruma altına alıp, uygun olmayan yerlerde kullanımının önüne geçmek amacıyla bu isimleri Türk Patent Enstitüsü’nde tescil ettirip devletimizin koruması altına aldırmıştır.
2010 İstanbul Kültür Başkenti Projesi kapsamında Haziran ayından başlayıp Aralık ayı sonuna kadar Yenikapı Mevlevihane’sinde ayda bir konser, bir sohbet ve her Pazar Semâ Ayini yapıldı.
2016 Konya İslam Kültür Başkenti Projesi Kapsamında Konya Büyükşehir Belediyesi ile birlikte çeşitli etkinlikler yapıldı.
10-ST: Devam Etmekte Olan Projeleriniz nelerdir?
EÇB.: Yurt içinde birçok şehirde ve Amerika, Avusturalya, Avrupa, Asya, Afrika da bulunan birçok ülkede Hz. Mevlâna, Mevlevilik ve Semâ konularında konferans, seminer ve sempozyumlara katılmaktadır. Aslına uygun Semâ Ayin-i Şerifi icra etmektedir.
*2011 yılından başlayarak Mayıs – Ekim Ayları arasında Hz. Mevlâna Türbesinin bahçesinde Semâ Ayini yapılmakta, (Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Konya Büyükşehir Belediyesi ile)
* 2016 yılında başladığımız “Karaman’dan Konya’ya Uluslararası Sevgi ve Barış Yürüyüşü” 28 Nisan – 03 Mayıs tarihleri arasında yapılmakta, (Konya Valiliği, Karaman Valiliği, Konya büyükşehir Belediyesi, Karaman Belediyesi ile)
* 2016 yılında başladığımız Hz. Mevlana’nın doğum günü olan 30 Eylül günü
“Şerbet-I Veladet” etkinliği (Konya Valiliği, Konya büyükşehir Belediyesi, ile)
* Çocuklara ve gençlere yönelik “Benim Mevlânam” isimli projemizin çalışmaları devam etmekte, (Milli Eğitim Bakanlığı ile)
* “Hz. Mevlâna Celâleddin-i Rumi Kültür Köyü” isimli projemizin çalışmaları devam etmektedir.
11-ST: Vakfın yayınları varmı?
EÇB.: Evet onları şöyle sıralıyabiliriz:
1. Mevlevi Evrad-ı Şerifi (Türkçe, Farsça, Almanca)
2. Mevlâna Okyanusundan (Türkçe)
3. Mevlâna’dan Mevlâ’ya Ulaşanlar: Yurtdışındaki Yabancı Mevleviler (Türkçe)
4. Yüzyıllar boyu Mevlâna ve Mevlevilik (Türkçe, İngilizce)
5. Mesnevi Şerhi (Türkçe)
6. Evet Aşk Güzel Şeydir (Türkçe)
12-ST: Uluslararası Mevlâna Vakfı yurtdışı çalışmalarını daha geniş anlatır mısınız?
EÇB.: Gittiğimiz yerlerde Hz. Mevlâna, hayatı, eserleri ve ilgili konular üzerinde konferanslar verilmekte, tasavvuf müziği konserleri ve Sema Ayinleri yapılmaktadır. Bu çalışmalar Litvanya, Fransa, Almanya, Avusturya, İsviçre, Hollanda, İtalya, Bulgaristan, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliği (Dubai), İran, Hindistan, Pakistan, Endonezya, Mısır, Tanzanya, Zanzibar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Avusturalya, Kanada, Kolombiya ve Amerika Birleşik Devletlerinin birçok eyaletinde düzenlenmiştir.
Hz. Mevlâna’nın 17 Aralık 1273 günü Hakk’a yürümesinin ardından eserleri ve fikirleri merkezinde kurulan Mevlevîlik 700 yılı aşan bir zaman içerisinde 80 kadarı ülkemiz topraklarında olmak üzere Osmanlı coğrafyasına yayılmış, 140’a yakın Mevlevîhâne’ de kültürümüzü ve san’atımızı tanıtıp yaymış ve dinimizin emirleri doğrultusunda insân-ı kâmil yetiştirme okulları olmuştur.
Mevlevîlik, kurulduğu 1300’lü yılların başından Tekke ve Dergâhların kapatılması kanununa kadar sadece Anadolu’da değil Bağdat’tan Belgrad’a, Mekke’den Selanik’e kadar kurulan Mevlevîhâneler de insanları iyiliğe ve doğruluğa yönlendirmiş, güzel san’atlara yaptığı katkılarla da Türk insanının kültürünü oralara kadar taşımıştır. Mevlevîliğin aslı, kişisel terbiyeyle insanın önce kendi “iç”ini keşfetme, kendisiyle ve çevresiyle barışık insan yetiştirme; “yerli yerinde” hoşgörü sahibi olma ve şekle göre değil de “mânâ”ya göre hüküm verme san’atıdır. Ayrıca “duraganlık”ı terk edip sürekli yeni şeyler keşfetme, kendini yenileme ve insanlara faydalı olmayı kendine düstur edinen bir “yol”dur. Fakat burada unutulmaması gereken Mevlevîliğin “İslâm merkezli” olduğunu bilmektir.
13-ST: Peki günümüzde düğünlerde bile sıklıkla sema törenleri yapılıyor sizin yaptığınız sema törenleri ile düğünlerde özel kutlamalarda yapılan sema törenleri arasında ki fark nedir?
EÇB: Sema Ayini manevi bir ritüeldir, giyilen kıyafetten, yapılan hareketlere kadar her şeyin bir manası vardır. En basit anlatımla semazen meydana çıktığı zaman aptestlidir, her dönüşünde Allah lafsını tekrar eder, yani zikirdedir. Sema ayini folklorik bir öge değildir.
Biz Vakıf olarak her Kültür Bakanı değiştiği zaman ziyaret edip bu rahatsızlığımızı dile getiriyoruz. Bu çalışmalarımızla değişik tarihlerde üç adet tamim çıkarttılar ama ne yazık ki cezai müeddiyeleri yok.
14-ST: Hz Mevlananın öğretilerinin tam olarak anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
EÇB.: Hz. Mevlana, Mesnevi’sinde şöyle söylüyor:
Herkes kendi zannınca benim dostum oldu ama sırrımı soran olmadı.
Onu görenler, dersini dinleyenler bile sırrını anlamamışlar, inşallah bizler onun eserlerini daha çok okuyup, üzerinde düşünüp, anlayabildiklerimizi hayatımıza geçirebiliriz.
15-ST: Bizlere biraz kendinizden bahseder misiniz?
EÇB: 2 Nisan 1949 tarihinde Halep’te dünyaya geldim. İlk, orta ve lise tahsilimi İstanbul Özel Işık Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi bölümünde tahsil gördüm. Çeşitli işlerde çalışıp emekli olduktan sonra Uluslararası Mevlana Vakfında Başkan Vekili olarak ceddimin yolunda hizmete başladım.
Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Danışmanlığı da yaptım, babam Celaleddin Bakır Çelebi’nin konferans ve sempozyum bildirilerinden oluşan “Hz. Mevlana Okyanusundan” ve Mevlevi âdab, erkân, sema ve musikisi konusunda saha bilim adamları tarafından kaleme alınan “Yüzyıllar Boyu Mevlana ve Mevlevilik” ile yurtdışındaki yabancı Mevlevileri konu alan “Mevlâna’dan Mevla’ya Ulaşanlar” adında editörlüğünü yaptığım üç kitab ve gelirini Uluslar arası Mevlana Vakfına bıraktığım “Evet Aşk Güzel Şeydir” isimli kitabım; çeşitli dergilerde yayınlanmış makaleler ile söyleşilerim var. Ulusal ve uluslararası TV programlarına, yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli üniversite ve okullara da konuşmacı olarak davet edilmekteyim; Hz. Mevlâna’yı onun evrensel fikirlerini, örnek yaşam tarzını ve edep yolu olan Mevlevi Kültürünü anlatmaya gayret sarf etmekteyim. Yaptığım çalışmalardan dolayı Mayıs 2011 tarihinde “Dünya Birliği, Barış ve Adalet” konularında yaptığım çalışmalar ve katkılarından dolayı Berkeley California Star King School For The Ministry tarafından ABD’de Fahri Doktora “Dr. (h.c.)” ünvanı verildi.
Evliyim, iki kızımız,iki damadımız ve üç torunum var.
16-ST: Kitabınızın adı Evet Aşk Güzel Şeydir sizden manevi ve kişiye duyalan aşkın kavramını anlatmanızı istesem?
EÇB: Arapça bir kelime olan “aşk” bir sarmaşık türünün adıdır. Türkçe’de ise “sevi” kelimesiyle de anlattığımız aşk, genel anlamda bir şeye karşı duyulan aşırı bağlılık, sevgi ve istek demektir.
Aşk bu dünyaya ve manevi hayata ait olmak üzere iki çeşittir. Aşk-ı mecâzî, aşk-ı ilâhî. Aşk-ı mecâzî dünya nimetlerine ve zevklerine duyulan bir aşktır ki, Mevlâna’ya ve diğer mutasavvıflara göre geçici bir bağlanmadır. Asıl tutulması gereken yol ilâhi aşktır. Yani Allah’a duyulması gereken sevgi ve muhabbettir. Mevlâna Aşk-ı mecâzî’yi yani dünyevi aşkı bile “Bütün aşklar ilahi aşka köprüdür. “diye yorumlar.
“Aşk, kimseye ihtiyacı olmayan Allah’ın sıfatlarındandır, ondan başkasına aşık olmak mecazi aşktır; gelip geçici bir hevestir” diyen Mevlâna; Allah’tan başka her şey yok olacağını, yok olan şeylere duyulan aşkın da gerçek aşk olmayacağını anlatır. Yalnız Allah bâkîdir yani kalıcıdır. “O’nun yüzü hariç her şey yok olacaktır” Ayet-i Kerimesi bunun delilidir.
17- ST: Kendinizi üç kelime ile nasıl ifade edersiniz?
EÇB: Hz. Mevlana kendi hayatını (Hamdım, Piştim, Yandım) diye özetlemiş. Ben henüz Hamlık kısmından Pişme kısmına geçmeye çalışıyorum.
Çalışmalarımın asıl gayesi ceddimizin bizlere mirasen bıraktığı MEVLEVİLİĞE SAHİP ÇIKMAK’ tır. Aynı zamanda Türk kültürünün, yani kültürümüzün temel taşı sayılan ve yozlaşmaya yüz tutmakta olan bilgileri aslına uygun olarak ileri nesillere taşımaktır. Bu gün görüldüğü gibi bu bilgilere bütün dünyanın ihtiyacı var.
18-ST: Hayat görüşünüzü nasıl tanımlıyorsunuz? Maddi dünyada manevi değerlerin yok sayıldığı bir döngüdeyiz. Hem maddede kalıp hem de maneviyatı nasıl korumalıyız size göre?
EÇB: Bence insan öncelikle kendini tanımalı, bu dünyaya geliş nedenini bulmalı, bu bilginin içinden bir hedef seçip onu en iyi şekilde yapmak üzere yolunu çizmeli. Bu onu değerli kılar, kendisini sevmesine neden olur, sevgiyi öğrenir ve bu sevgiyi etrafı ile paylaşır. Bu şekilde manevi hayatı ile maddi hayatının eksiklerini görür ve tamamlayıp dengeye koyabilir.
19-ST: Bir gününüz nasıl geçiyor? Kitap okuyor musunuz?
Sevdiğiniz izlediğiniz tv programları ve diziler var mı?
EÇB: Yaklaşık altı haftadır Corona virüsü yüzünden evden çıkmıyoruz. Günümü ev işlerini tamamladıktan sonra Vakfın çalışmalarını iternet üzerinden yaparak geçiriyorum. Pek TV izlemiyorum, gözlerim yoruluyor. Tercihimi kitap okuyarak kullanıyorum.
20-ST: Yeni kitap çalışmalarınız olacak mı?
EÇB: Evet yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum. Bu güne kadar bana Hz. Mevlana ve Mevlevilik ile ilgili sorulan soruları ve cevaplarını toparlayıp başka bilinmesi gereken ön bilgileri de soru cevap şeklinde hazırlayarak sunmaya çalışıyorum. İnşallah kitabı 30 Eylül de okurlara sunmak nasib olur.
21-ST: Spor ve beslenme ile aranız nasıl? Spor yapıyor musunuz?
EÇB: Yürüyüşden farklı bir spor yapmadım. Doğrusu onu da çok muntazam yapamadım.Beslenmeye ömrümce dikkat ettim, hala bir diyetisyenin danışanıyım.
22-ST: Boks sporu ile ilgileniyormusunuz? Ülkemizin tek profesyonel kadın boksörü Gülsüm Tatara maçlarında destek verdiğinizi biliyoruz takip edip sevdiğiniz boksörler var mı sizden dinlemek isteriz.
EÇB: 14-15 yaşlarında iken İstanbul’a Sumo güreşçileri gelmişti, babam ile onları izlemeye gitmiştik. Daha sonra birlikte pek çok boks maçına gittik. Doğrusu uzun zamandır bokstan uzaktım ama Gülsüm ile tanışınca boks benim için farklı bir mana kazandı. Gülsüm’ün gözü ile bakınca boksun bir döğüş değil bir spor olduğunu çok daha iyi anladım. Takip ettiğim başka boksör yok.
23-ST: Dünya ve ülkemiz çok zor bir süreçten geçiyor Korana virüs tehditi altındayız. Sizin bu süreç ile ilgili düşüneceleriniz neler?
EÇB: Hz. Mevlana bir gazelinde “Kendi kendimizle birbirimizle ne diye çekişip duruyoruz” diyor.
Biz de bu zamanı kendimizle ve birbirimizle barışmanın yollarını bularak geçirmeliyiz.
24-ST: Son olarak medyatilkisi.com okurlarına neler söylemek istersiniz?
EÇB: İnancım o ki, gelecek nesilleri doğuran onlara ilk eğitimi veren analar, çoğu kadın olan eğitmenler, öğretmenler ellerindeki kuvvetin farkına varıp çocuklarına maddi hayat kadar manevi hayatın da önemini öğretebilirlerse dünyayı değiştirebilirler. En önemlisi dünyaya barış ve huzuru getirebilirler.
Milli Antrenör Boksör Oyuncu Serkan TATAR